Kos Adası Tarihi

Last Updated on 23 November 2023 by TT

Kos Adası Tarihi – Kos İsmi Nereden Geliyor; “Kos” isminin Yunan Mitolojisi’ndeki Triopia Kralı’nın kızı Koos’tan geldiği tahmin edilmektedir. Uluslararası yazılı kaynaklarda adanın ismi Kos, Cos, Stanco, Stanchio olarak geçer. İngilizce’de “Koan” kelimesi “Koslu” anlamında kullanılmaktadır. Türkçe’de kullanılan İstanköy ismi ise Yunanca’da “Kos Adası” anlamına gelen Eis tin Ko veya Stanchio kelimesinden değişerek bugünkü halini almıştır.

Kos Adası’nın Kronolojik Tarihi 

* MÖ 2000’ler ve öncesi: Helenik veya Anadolulu kavimler olan Pelasglar, Lelegler, Karyalılar ve Kretlerin ilk yerleşim izleri.

* MÖ 1500’ler: Akalar’ın kolonizasyonu. Mitolojiye göre Truva Savaşları’ndan dönmekte olan Herakles’in gemisi Kos açıklarında karaya oturur. Bu savaşlarda Herakles’e 30 gemi ile katkıda bulunan ada Herakles tarafından kanlı bir savaşla ele geçirilir.

* MÖ 1200’ler: Truva’nın düşüşünden sonra ünlü hekim Podalirios ve dostları adaya yerleşerek sağlık tanrısı Asklepios kültünün oluşumuna ön ayak olmuşlardır.

* MÖ 1100’ler: Dor kolonizasyonu ve Kos’un güç kazanması.

* MÖ 700-600’ler: Tarihçi Plutarkos’a göre Kos’un en güçlü olduğu dönem.

* MÖ 700’ler: Kos’un da içinde olduğu altı şehirli bir federasyon olan Dorik Heksapolisi’nin kuruluşu.

Kos Adası, İstanköy, tarihi

* MÖ 600’ler: Kos’un Persler tarafından işgali ve yönetiminin Halikarnas (bugünkü Bodrum) Kraliçesi Artemis’e verilmesi.

* MÖ 480: Salamis Deniz Savaşı ve Perslerin bozguna uğratılması.

* MÖ 477: Rodos’un Persler’den kurtarılması, Atina ile ittifak ve Atina Konfederasyonu’na katılım.

* MÖ 460-459: Büyük hekim Hipocrat’ın Kos’ta doğumu.

* MÖ 431-404: Peloponnes Savaşı.

* MÖ 411: Sparta’lı amiral Astyoc- hos’un o dönem adanın başkenti olan Astipalaia’yı yakıp yıkması. Sağ kalan insanların bir kısmı Astipalia ismini verdikleri yakındaki bir adaya yerleşmiş, bir diğer grup ise Kos Adası’nın diğer ucunda yer alan bugünkü Kos şehrini kurmuştur.

* MÖ 357: Halikarnas Kralı Mausolos’un tahrikleri ile Kos’un demokratik yönetiminin devrilmesi sonucunda ekonomi ve kültür hayatında talihsiz sonuçlar.

* MÖ 332: Pers istilası. Aynı yıl Büyük İskender’in adayı Persler’den kurtarması ve kendine bağlaması.

* MÖ 311: Romalı ünlü bilim adamı Kladyos Batlamyus (Ptoleme) yönetimi.

* MÖ 306: Adanın Antigonlar tarafından işgali.

* MÖ 301: Batlamyus adayı geri alır.

* MÖ 102: Mısır kraliçesi Kleopatra’nın hazinesinin büyük kısmını Kos’taki Asklepion’a emanet etmesi.

* MÖ 88: Kos halkının Pontus Kralı Mithridates’e karşı Romalıları desteklemesi, Pontuslular’ın adayı ele geçirerek talan etmesi ve Kleopatra’nın hazinesini götürmesi.

* MÖ 82: Adanın özgürlüğüne kavuşarak Roma ittifakına katılışı.

* MÖ 30: Asklepion’un öneminden dolayı bir süre otonomi kazanmasına rağmen sonunda adanın Roma’ya boyun eğmesi ve değerli hazine ile kitapların Roma’ya kaçırılışı.

* MS 50’ler: Erken Hıristiyanlık Dönemi ve Aziz Pavlus’un adayı ziyareti.

* MS 330: Bizans İmparatorluğu’nun adaya saldırıları ve kısa bir dönem Bizans hakimiyeti.

* 1306: Saint John Şövalyeleri’nin adayı Bizanslı amiral Vinioli’den satın alması ile başlayan halk isyanı ve şövalyelerin adayı kuşatması.

* 1309: Saint John Şövalyeleri’nin adayı ele geçirmesi ve 217 yıl süren yönetimi .

* 15. Yüzyıl Ortaları: İlk Osmanlı saldırıları.

* 1523: Kanuni Sultan Süleyman’nın adayı San John Şövalyelerinin elinden alması. ve dört asırlık Osmanlı yönetimi.

* 1912: İtalyan işgali.

* 1943: 2. Dünya Savaşı ve Alman İşgali.

* 1945: Adanın Müttefik Devletler tarafından özgürlüğüne kavuşturulması.

* 7 Mart 1948: Kos ve çevresindeki on iki adanın “Dodakanes (On İki Adalar)” adı altında Yunanistan’a bağlanması.

Saint John Şövalyeleri Dönemi

Saint John Şövalyeleri, 11. Yüzyılda Kudüs’e giden Hıristiyan hacıların tedavisi amacı ile kutsal topraklarda inşaa edilmiş Saint John Hastanesi’ni korumakla görevli gönüllü asker keşişlerdir. Tarih boyunca Hospitalier, Rodos Şövalyeleri ve Malta Şövalyeleri isimleri ile de anılmışlardır. Fransa, İtalya ve diğer Avrupa ülkelerinden gelen bu asker din adamları müslümanlara karşı çetin mücadeleler vermişler, zamanla savaş sanatında uzmanlaşmışlar ve ortaçağın en sağlam kale inşaa tekniklerini ulaşmışlardır.

200 yıl boyunca özellikle Doğu Akdeniz’de etkin olan bu askerler donanmalarının ihtiyaçları için limanlara ve ticari gemilerine saldırılar yapmaktan çekinmemişlerdir. Rodos dışında Bodrum, İstanköy ve Meis Adası’nda da görkemli ve fethedilmesi zor kaleler inşa etmişlerdir.

Bağışlarla zenginleşen hastane ve tarikat üyeleri 1291’de Akka’nın düşüşü üzerine, bir gün yeniden fethetmek umuduyla Filistin’e yakın olabilmek için Kıbrıs’a yerleştiler.

Hacca giden Hıristiyanlara yolda sağlık ve konaklama hizmeti verebilmek amacı ile 1309’da ise Rodos’u ele geçirerek Rodos ve çevre adaları bağımsız devlet gibi yönettiler. Şövalyeler Osmanlı’nın adayı fethi ile sekiz yıllık bir arayıştan sonra Malta Adası’na yerleşmişler ve en parlak dönemlerini burada yaşamışlardır. 17. ve 18. yüzyıllarda tarikat da giderek zayıflamış ve merkezini 1834’te Roma’ya taşımıştır.

Saint Jean Şövalyeleri hala yaşıyor mu?

Tarihin bazı dönemlerinde bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdüren tarikat günümüzde bağımsız fakat devlet dışı bir statü taşımaktadır. Birleşmiş Milletler’e gözlemci olarak katılmasına rağmen kendi toprakları yoktur. Kendini tarafsız, insani bir yardım kuruluşu olarak tanımlayan tarikatın Türkiye’nin dahil olmadığı 104 ülkeyle diplomatik ilişkisi vardır. Bir çok ülke şövalyelere diplomatik dokunulmazlık ve ayrıcalık tanımaktadır.

Merkezi İtalya’nın Roma kentinde bulunan tarikatın günümüzdeki resmi adı İtalyanca’da Sovrano Militare Ordine Ospedaliero di San Giovanni di Gerusalemme di Rodi e di Malta (Kudüs, Rodos ve Maltalı St. Jean Bağımsız Askeri Hospitalier Tarikatı)’dır.

Osmanlı’nın Kos Adasını Fethi ve Osmanlı Dönemi

Adanın Osmanlılar Tarafından Alınışı

İstanköy ile doğrudan ilgilenen ilk Osmanlı sultanı bu adaları Anadolu’nun bir parçası olarak gören I. Bayezid’dir. 1391 yılında 60 gemiden oluşan bir filoyla Saint Jean Şövalyeleri’nin istanköy tarihi, kos tarihi, osmanlılarkontrolü altında bulunan adaya saldıran I. Beyazid kuşatmada başarısız olmuştur. Bunun üzerine ihtiyaçlarının büyük kısmını Anadolu’dan sağlayan adaya yiyecek gönderilmesine engel olmuş fakat bu strateji de işe yaramamıştır. Fatih Sultan Mehmed (II. Mehmed)’e kadar Osmanlı sultanları bu adalarla doğrudan ilgilenme fırsatını bulamadılar. Bu dönemde Saint Jean Şövalyeleri Kos ve On İki Adalar üzerinde hakimiyetlerini sağlamlaştırdılar.

Şövalyeler Bodrum gibi Anadolu yerleşimlerinde de sağlam kaleler inşaa ederek Mısır’a giden ticaret yolunu ele geçirdiler. Şövalyelerin Anadolu sahillerine giderek daha fazla saldırılarda bulunması ve Osmanlı ticaret filolarına saldıran korsan gemilerine yataklık etmesi sebebi ile ilk ciddi ele geçirme teşebbüsleri Fatih Sultan Mehmet dönemine rastlar. Osmanlı donanması 1455 yılında, Rodos ve çevre adalarla birlikte şövalyelerin elinde olan İstanköy Adası’na 200 kalyonluk bir donanma ile saldırıda bulundu. Önce bugünkü Kos şehrinde bulunan Neratzia Kalesi kuşatılarak ele geçirildi. Daha sonra Andimahya Kalesi kuşatıldı. 22 gün süren kuşatma Osmanlı askerleri arasında çıkan kanlı basur hastalığından dolayı sona erdirilemedi.

Hamza Bey idaresi altındaki Osmanlı donanmasının Kos kuşatmasını Yunanlı tarihçi Vasilis Hadjiavasileau tarafından şu şekilde anlatılmıştır:

“Türk donanması Neratzia Kalesi’ne saldırdı. Vurdu ve yaktı. Fakat kale içinde hiç kimseyi bulamadı. Ahali daha emniyetli yerlere gitmişti. Türkler ayrıca şövalyelerin terk ettiği Peripato’da bulunan bir kaleyi yaktılar. Türk donanması, kuzey-güney ve doğu-batı sahillerini kuşattılar ve aynı anda Pili ile Kefalos kalelerine saldırdılar. Kalelerin sağlam ve bulundukları yerlerin zor geçitli olması, Türkleri çok çabuk geri çekilmeye mecbur etmiştir. Böylece Türkler bütün kuvvetlerini Andimahya Kalesi’ne saldırmak için topladılar. Kuşatma 23 gün sürdü ve her türlü savaş aleti kullanıldı; taş atan büyük kuleler, kuşatma makineleri ve diğer silahlar. En önemli saldırılar 23-25 Haziran arasında olmuştur. Türkler büyük bir kuvvetle kale surlarına saldırıp delik açmaya ve merdivenle surlara tırmanmaya çalışıyorlardı. Kaledekiler bunlara karşılık olarak merdivenleri ters çevirdiler ve Türklerin üzerine erimiş kurşun ve kızgın yağ döktüler. Türkler üç tane yeraltı tüneli açtı fakat kaledekiler bu tünelden gelenleri püskürttüler. Bu püskürtme kaleden de bir yeraltı tüneli açarak yapıldı. Bu olayda pek çok Türk havasız kalarak ölmüştür.”

1460, 1464, 1477 yıllarında da ada üzerine yeni seferler düzenlenir fakat hiçbirinde başarı sağlanamaz.

I. Selim ve II. Mehmet tarafından fethedilemeyen Rodos ve ona bağlı adaları Kanuni Sultan Süleyman fethetmeye kararlı idi. Çünkü bütün öncekilere ek olarak bir yeni sebep daha oluşmuştu. Bu sebep de şövalyelerin, Rodos’a kaçmış ve kendilerine sığınmış olan Cem Sultan’ın oğlu şehzade Murad’ı Osmanlı tahtının varisi olarak ortaya çıkarmalarıydı.

Kanuni’nin bu seferine hazırlanan Türk kuvvetleri hakkında tam bir fikir birliği yoktur. Dönemin Oniki Adalar Maarif Müdürü Ziver Bey, “Rodos Tarihi” adlı eserinde, “Donanma-ı Hümayun’a 500 kadırga, 50 mavna, 500 piştarda (ön kuvvet), 100 adet gullete ilave alınıp, bunlar için Anadolu’dan 40.000 kürekçi, 25.000 azab askeri celb (çağırıldı) buyuruldu.

Kanuni’nin kendisinin de katıldığı Rodos kuşatması 9 Temmuz 1521’de başladı. Osmanlıların sayıca üstün olmaları ve güçlü toplara sahip olmalarına rağmen içiçe üç beldeden oluşan dayanıklı Rodos Kalesi ancak 7 ayın sonunda ele geçirilebildi. Uzun ve kanlı çarpışmalar sonucu Türk tarafından çok sayıda (50.000 kadar) kayıp verildi. Rodos adası 21 Aralık 1522’de Osmanlılara teslim edildi. Şövalyeler serbest bırakıldı ve adadaki 213 yıllık hakimiyetleri sona erdi.

Rodos’u takiben aynı yıl İlike Kalesi, İncirli Adası fethedildi. Bu kalelerin fethedildiğini duyan Tahtalı Kalesi ve 5 Ocak 1523’te Kos Adası ile birlikte Bodrum ve Tahta Kulu Kaleleri de Türklere teslim olduklarını bildirdiler.
Türkler kalenin anahtarını aldıktan sonra Kos’a bir kadı tayin edildi. Baş kale olan Neratzia (Narince) Kalesi’ni korumak için 60 hisar eri ve kuloğlanı ile bir miktar azep askeri getirildi.

Gayrimüslümlerin bir kısmı kalenin dışarısına çıkarılırken işe yarar ve güvenilir olanların kalede oturmalarına izin verildi. Ada halkı beş sene boyunca vergiden muaf tutuldu. İsteyenlerin üç sene içinde adadan ayrılabilecekleri ve çocuklarının devşirilmeyeceği duyuruldu. Dini serbestlik tanındı. Ada yağmalanmadı. Gayri müslimlerin can ve mallarına dokunulmadı. Bununla birlikte Osmanlı hakimiyeti süresince gayrimüslim nüfusa uygulanan ve eşit olmayan yüksek vergiler sebebi ile adanın hristiyan halkı sıkıntı içinde yaşamış ya da başka adalara göç etmiştir.

Evliya Çelebi’nin kaleminden İstanköy Adası (17. YY)

928 senesinde Ceneviz kâfiri elinden, Palak-Mustafa Paşa eliyle Sul­tan Süleyman fethidir. Büyük vakıftır. Üç yüz akçe şerif kazadır. Nahiyesi ada içinde üç kaledir. Biri İstanköy, biri Pili kalesi, biri Andımahi ve Kefaloz kaleleridir. Adanın batısında 12 mil uzakta Kalimyoz Adası Kalesi, Paşa Adası nahiyeleridir. Hediye olarak gönde­rilenden başka bin suliyer balı hâsıl olur. Yeniçeri serdârı, Cebeci çor­bacısı vardır. Adada dört dizdar, bir mütevelli, bir paşa kaymakamı vardır. Beğinin hassı on yük akçedir. Sefer sırasında kapudan paşa ile ve bir kadırga ile sefere eşer. Bodrum ve İstanköy adasındaki beş kalenin neferleri 600 kişidir. 300 kefere askeri vardır. İstanköy’ün 380 neferleri vardır. İstanköy adasının doğudan batıya uzunluğu 120 mildir. Kalesi, Isbat kalesi burnuna altı mil yakın dörtgen şeklinde Ceneviz yapısıdır. Dört tarafı denizdir. Ama karada varoş tarafı elli adım enli karadır. Elli adım derin hendektir. Kalenin etrafı bin adımdır. Etrafı altmış ayak enli rıhtım dolma duvardır. Duvar üzerinde şehitler mezarları vardır. Bir çok defa üzerlerine nur yağdığı görülmüştür. Ka­lenin ortasında bir kat iç kale vardır. Dört köşe bir kaledir. Kale içinde üç yüz ev vardır. 26 sokak olup tamamen kaldırımdır. İç ve asıl kale­nin güneye bakan bir demir kapıları vardır.
Büyük kapının iç tarafında kiliseden bozma Süleyman Han câmii vardır. Altı mahzen olup cephane ile doludur. Fakat yıldırım düşüp ha­rap olmuştur. Câmi avlusunun solunda bir kulaç derinliğinde deniz için­de bir tatlı su kuyusu vardır. Kalenin sekiz tabyası, 200 topu vardır. Kapıdan varoşa gitmek için elli adımlık köprü vardır.

Avrupalı Bir Seyyahın Gözünden Kos Adası (19. YY)

İngiliz gezgin ve diplomat William Turner ‘ın adaya yaptığı ziyaret sonucu izlenimleri;

10 Aralık Pazar

Kalacak bir yer bulmak için sokaklarda gezerken bir Yunan düğününün yanından geçtim. Bando, mandolin, küçük davullar ve bir tür flütten oluşmaktaydı. Sekiz, on kadar adam meyve, çiçek ve şekerlerin olduğu tepsileri taşıyordu. Onların ardından yüzü peçe ile tamamen kapalı gelin geliyordu. Her iki tarafından birer akrabası ile yavaşça yürüyordu. En güzel giysisini giymişti. Saçları çiçekler ve altın yapraklar ile süslenmişti… Rumların bana dediğine göre, burada çok ilginç bir gelenekleri varmış. Tören alayı kiliseden eve dönerken bir şarkıcı yüksek bir sesle gelinin güzelliğini, yeteneklerini ve becerilerini anlatan bir şarkı söylermiş…”

kosun tarihi

14 Aralık Perşembe

Kos (Yunanlılar adaya bu ismi vermişler) gördüğüm tüm Rum adaları içersinde Kıbrıs dışında en kötü durumda olanı. Adada 8.000 kişi yaşıyor ve bunların 5’000’i Türk, 3’000’i Rum. Ayrıca adada 50 kadar Yahudi de var. Bunlar adadaki şehirde ve Kermetes, Pyli, Antimachia, Asfeniou ve Kefalos adlarındaki köylerde yaşıyorlar. İlk köy Türk diğerleri ise Rumlara aittir. Ada ile aynı isimdeki şehirde çoğunda Türklerin yaşadığı ve harabe haline gelmiş 2.000 kadar ev var.
Burada asla yağmur yağmaz ancak yağdığında sel olur. Aynı yıl humma salgınında 3.000 kişi ölmüş. Bunların üçte ikisi Türk kalanları da Rum’dur…”
“Ada son derece verimlidir ve tamamına yakını son derece güzel vadi ve otlaklarla kaplıdır. Köylerin etrafındaki arazide mısır yetiştirilmektedir ve hasat güzel olduğunda bunun 3.000-5.000 kilogramı ihraç edilir. Şehrin etrafında üzüm yetiştirilen verimli bağlar bulunmaktadır. Eski çağdaki kişiler tarafından değer verilen ve Strabo’nun kutsadığı yerel şarap adada satılır, hasada bağlı olarak nadiren ihraç edilir… “
“Kos kadınlarının giysileri sıradandır. Erkekler mavi pamuklu türban, beyaz bir giysi ve koyu kahverengi kısa üstlük, büyük mavi pamuklu top kuyruğu ve yeşil deriden mamul çizmeler giyerler…”

Leave a Comment